Wymack küfredip eşyalarını bırakmak için döndü. Dönerken Neil'i gördü ve elindeki not defteriyle yedek kulübesinin yarısına kadar tereddüt etti. Neil, soyunma odasına geri dönme emri bekliyordu. Ancak Wymack, Neil'e parmaklarını şıklattı ve başparmağını saha kapısına doğru çevirdi. "Şu psikopatına birini sakat bırakmadan önce kesmesini söyle." "Sanırım beni dinlemeyecek," dedi Neil. "İkimiz de dinleyeceğini biliyoruz. Şimdi git." Neil kapıya doğru yönelirken Wymack duvara vurarak antrenmana ara verdi. Neil sahaya çıktı ve kaleye doğru yöneldi. Andrew, Neil yaklaşırken raketini omzuna attı. Neil, Andrew'u seyirci önünde çağırmanın doğru olmadığını biliyordu, bu yüzden Andrew'a olabildiğince yakın durdu ve sesini alçalttı. "Koç, hücum hattına karşı neler yapabileceğini bilmek istiyor." Andrew, Neil'in üzerinden saha duvarına doğru bir bakış attı. "Bana kendisi sorabilir." "Ya da ben zaten burada olduğum için sen cevap verebilirsin," dedi Neil. "Sadece dokuz kişi kaldık. Başka birini kaybedersek bahar şampiyonasından eleniriz. Bunu biliyorsun." Neil bir an bekledi, ama elbette bu bir tepki almaya yetmedi. Andrew bu konuşmadan sıkılmış görünüyordu. Neil, Andrew'un yüzünün önüne elini koyarak Wymack'i görmesini
kapattı ve Andrew ona tekrar bakana kadar bekledi. "Finallere ulaşmamızı istiyorum. Sonunda Ravens'ı deviren biz olalım istiyorum. Riko'nun bize yaptığı onca şeyden sonra sen de bunu istemiyor musun?" dedi Andrew, "Daha önce binlerce kez hiçbir şey istemediğimi söylediğim halde, 'istiyorum' kelimesini bu kadar rahat kullanıyorsun." diye karşılık verdi Neil. "Muhtemelen tüm enerjini hiçbir şey istememeye harcadığın için," diye karşılık verdi. "Ama bu basit kavramı kavrayamıyorsan, anlayacağın bir dille anlatayım: Bu kaybetmeyi göze alamayacağımız bir maç. Riko'ya böyle ulaşacağız. Ondan alabileceğimiz ve gerçekten canını acıtacak tek şey bu. Sıralamasını elinden alalım ve ona başından beri bizden korkması için bir nedeni olduğunu gösterelim." Andrew sordu.
"Takım arkadaşlarımız," dedi Neil, vurgulayarak, "bunu benim kadar istiyor.
Deneme şansı bulamadan dizlerinden kesmeyi bırak."
"İnsanlara şans verilmesine inanmıyorum."
"Buraya gelene kadar inanmıyordum," dedi Neil. "Kalmaya karar verdiğimde sana bir şans verdim.Kevin'i bana emanet ettiğinde bana bir şans verdin.
Yolun her adımında seninle birlikteyken onları desteklemek gerçekten bu kadar zor mu?
"İşbirliğim karşılığında bana ne vereceksin?"
diye sordu Andrew.
"Çünkü intikam yeterli değil mi?" diye sordu Neil. "Ne gerek var?"