Andrew kiralık arabanın bagajına tırmandı ve cebinden bir paket sigara çıkardı. İki tane yaktı ve birini Neil'in telefonuyla değiştirdi. Neil, elini rüzgardan korumak için elinin üstüne koydu. Andrew telefonunu ve sigaralarını kaldırırken Andrew'un yüzünü inceledi, ancak Andrew kötü haberden rahatsız olduğunu gösteren hiçbir işaret vermedi. "Değiştirmen gerekecek," diye tahmin yürüttü Neil. "Sigorta şirketi araban için yenisini karşılamıyorsa, aradaki farkı benden al. Yeterince param olduğunu biliyorsun." Andrew ona soğuk bir bakış attı. "Hayır kurumunla ilgilenmiyorum." "Hayır kurumu değil," dedi Neil. "Bu bir intikam. Zaten benim param değildi, hatırlıyor musun? Babamın Moriyama'lardan çaldığını söylemiştim. Araban için biraz alırsan, Riko'yu hayranlarının yok ettiği şeyin yerine koymuş olursun." "İntikam yalnızca iradesi zayıf olanlar için bir motivasyon kaynağıdır," dedi Andrew. "Eğer buna inansaydın, Proust'u nasıl öldüreceğini planlamazdın." Doktorun adı hâlâ asit tadındaydı, Neil'in dilini ve boğazını yakıyordu ama bu Andrew'un sakin ifadesini bozmaya yetmiyordu. Andrew ona sonsuzluk gibi gelen bir süre sessizce baktı, sonra sigarasını dudaklarının arasına sıkıştırdı ve Neil'e yaklaşmasını işaret etti. Neil, Proust'u tekrar gündeme getirdiği için bir bıçağa doğru adım attığından emindi ama itaatkar bir şekilde aralarındaki kısa mesafeyi kapattı. Andrew, Neil'in geri çekilmesini engellemek için ensesini sertçe kavradı. Neil'in başını kendine doğru çekti ve dumanını yüzüne üfledi. "Bu intikam değil," dedi Andrew. "Bana dokunursa ona neler yapacağımı ona söylemiştim. Sözümü tutuyorum." Neil'in anladığından emin olmak için bir an bekledi, sonra bıraktı. Sigarasını ağzına götürdüğü bir sonraki seferde Neil elinden aldı. Neil sigarayı parmaklarının arasında kırdı ve ayaklarının dibindeki asfalta düşürdü. Andrew, sigaranın iki yarısının birbirinden uzaklaşmasını izledi ve Neil'e etkilenmemiş bir bakış attı. "Yüzde doksan bir," dedi Andrew.