Bir dakika! Bir şeyi açıklığa kavuşturalım. İnanç, zihni yönetmenin bir yolu olduğu kadar, felsefede de bir değişimdir; ikisi de tamamen bireyseldir. Ancak inancın toplumsallaşması tamamen sosyolojik bir olgudur. Peki, bir soru ortaya çıkıyor. Ortak bir zihniyetten veya paylaşılan bir değerler kümesinden bahsedilmesine rağmen, inanç algısı tüm bireysel zihinlerde eşit veya tekdüze olabilir mi? Örneğin, bir inanç sistemindeki soyut kavramların ve sonsuz yorumların sayısını düşünün. Bunları hafızada, akıl yürütmede ve düşünmede standartlaştırmak mümkün değildir.